"Dünyadan Rap 2008" Hiphoplife Derlemesi |
2008 yılı hem Mainstream hem de Underground Hiphop piyasası açısından oldukça hareketliydi, uzun zamandır beklenen birçok albüm dinleyicilerle buluştu. Bu albümlerin hepsini ilk çıktıkları zaman analiz edip sitede yayınlayamadık ama 2008 biterken yazılması gereken belli başlı albümleri genel hatlarıyla özetleyip bir dosya yapmaya karar verdik. Kesinlikle atladığımız, es geçtiğimiz albümler var, sonuçta koskoca bir sene ve onlarca albüm var elimizde. Bu sebeple bizim atladığımız ya da gözden kaçırdığımız albümleri bu dosya hakkında forumda yorum yaparken değinip gündeme getirirsek daha geniş tabanlı bir 2008 değerlendirmesine ulaşmış oluruz diyor ve ilk albümümüzle başlıyoruz.
Atmosphere - When Life Gives You Lemons, You Paint That Shit Gold
Bir albüm daha çıkmadan kendini bu kadar mı belli eder? Atmosphere, “When Life Gives You Lemons, You Paint That Shit Gold” albümü öncesi envai çeşit şey yayınladı ve hepsinde de bu albümün yolunu yaptı. Albümü merakla bekleyenlere neyle karşılaşabileceklerine dair ufak ufak sinyaller verdi, bir yandan da şahane promosyon yaptı. Albüm yayınlandığı zaman ilk başlarda, ilk dönemki Atmosphere albümlerine çok alışmış dinleyicileri bir afallama sürecine girmiş olsa gerek. Çünkü karşımızda biraz kabuk değiştirmiş bir Atmosphere vardı. Kimisi bunu yadırgayıp albüme pek ısınamamış, kimisi de albümün üstüne gidip tadını çıkarmış olabilir. Zira dinleyenleri kutuplara ayırabilecek bir albüm elimizdeki albüm. Eğer bahsettiğiniz grup ''kalıp kırma'' geleneğinden geliyorsa o gruptan her şeyi beklemek gerek. Hiphop tabanlı bir türden yola çıkıp ortaya hiphop dinlesin dinlemesin herkesin dinleyeceği işler çıkartmak bence büyük maharet, ki Atmosphere son albümünde bunu bir kez daha yapmış. Zamanında yazdığımız Slug yazısında Beatmaker - MC uyumundan bahsetmiştik ve Atmosphere dediğimiz zaman bu durumu çok rahat görebileceğimizi söylemiştik. Aynen bu albümde de gördüğümüz üzere karşımızda yine ne yaptığını bilen, müzikal manada kendilerine nasıl yön vermeleri gerektiği hususunda hemfikir olan iki insan ve sonuç olarak şahane bir albüm. Slug için artık herhangi bir açıklama yapmaya gerek yok söz yazımı hususunda ama tek bir şey ilave etmek istiyorum. Haddime düşmez ancak sadece bir tespit olarak belirtmek isterim ki Slug, storytelling mevzusunda bu albümde bana göre diğer albümlere nazaran çok daha başarılı. “Yesterday”, “Dreamer”, “The Waitress” şarkılarında kurgular leziz, anlatılan hikayeyle o hikayeyi anlatırken kullanılan vokal çok uyumlu. Sadece sözlerle bir durum, hal yansıtması olmamış; durumun, olayların daha net anlaşılması için işin içine bir de olaya, duruma göre vokal ayarlanması eklenmiş, oldukça da güzel olmuş. Az önce bahsi geçen şarkılara ilaveten “Me”, “Can't Break”, “You”, “Guarantees” albümün keçi şarkıları. (Şarkı listesi beğeni zevkine göre kesinlikle uzar gider.) Bir albüme kafa yormak, o albümü üretenlerin emeğine karşılık o albümü dinlerken de emek harcayan, çat pat İngilizce’si olsa bile sözlere bakıp bir şeyler anlamaya çalışan, anlamadığı zaman bilene danışan kısacası emek harcayıp albüm dinleyenlerin kesinlikle seveceği bir albüm.
Myspace: www.myspace.com/atmosphere
Psych Ward - Rulers Of The Damned
Kanada acaip yer sanatla alakalı her alanda. Sinemadan edebiyata, müzikten fotoğrafa kadar Kanada'dan çıkan ne varsa bana bir tuhaf gelmiştir. Ya bana öyle denk geldi ya da hakikaten öyle. Orası mühim değil ama Psych Ward, Hiphop dünyası için baştan aşağıya garip. “Corpse Paint” olayını senelerce Black Metal türünde ürünler ortaya koyan gruplarda gördüm ettim ama hiçbir zaman Hiphop kökenli bir şeyler üreten bir grubun “Corpse Paint” olayına gireceği aklıma gelmezdi. Şekille alakalı bu şahsi takıntıyı geçiyor, Psych Ward ve albümleri “Rulers Of Damned” üzerine birkaç satır karalamaya başlıyoruz. Necro sevenler, iLL Bill sevenler, Mr Hyde, Slaine sevenler, hatta çok önceden tanıttığımız Dalek'i sevenler dakika durmayın bulun edin, “Rulers Of The Damned” albümünü dinleyin. Bu sene için kendi türleri itibariyle bence en güzel albümü onlar yaptı. Özellikle son dönemde oldukça çok kişinin akın akın akmaya başladığı “Hardcore Rap”, “Death Rap” başlıklı türleri ellerine yüzlerine bulaştırmadan, belli bir yerden sonra dinleyeni sık boğaz etmeden alınlarının akıyla bir albüm bitirmişler. (“Tunnels Of Madness” şarkısındaki atmosfere cidden ayrı bir parantez açıp dikkat etmek lazım, özellikle şarkının ilk kısımları gece falan yolda tek yürürken adamı hakikaten hırpalıyor.)
Myspace: www.myspace.com/mentalpatients
Ariano – Friendly Fire
Böyle albümün canını seveyim. Kendi halinde, sessiz sedasız ortaya çıkıp dinleyeni kendinden alan, “neden bu kadar erken bitti” diye sitem ettiren fevkalade güzel bir albüm “Friendly Fire”. İşin daha da acayip yanı, nete albüm verme olayının sadece bizim ülkede olmadığını biliyorum ama böyle bir albümü netten yayınlamak cidden garip. Her şey o kadar güzel ilerliyor ki albümde cidden insan övmeye doyamıyor. Albümün prodüktörlüğünü üstlenen Prime muazzam katkıda bulunmuş albümün kalitesine. Birçok grubu hatırlatacak, aynı zamanda kendine özgü olmayı başarabilecek geniş tabanlı bir sound, dilimizden düşürmediğimiz bir çeşitlilik yakalanmış. Kimi zaman Grayskul albümlerindeki havayı, kimi zaman Arsonists'ten tanıdığımız Freestyle'ın “The Long Road To Classic” adlı solo albümünde soluduğumuz havayı, kimi zaman (doğal olarak) Visionaries albümlerindeki havayı yakalayan ve bu ayrı havaları tek bir çatı altında birleştirip sunmuş Prime. Ariano da dinleyeni bir gram boğmadan elindeki sound çeşitliliğine uygun davranarak vokallerde yakaladığı çeşitlilikle beraber belki çok fazla kişinin şu ana kadar haberi olmayan ama 2008 yılı için belli bir sıralama yapsak kesinlikle üst sıraları zorlayacak bir albüme imza atmış. 2mex ve Liferexall düetlerinin yer aldığı “All We Have” şarkısı başta olmak üzere albümü, bugüne dek dinlememiş arkadaşlara inatla öneriyoruz.
Myspace: www.myspace.com/music2breakup2
Factor - Chandelier
Kanada çıkışı bir başka isim Factor, 26 yaşında bir prodüktör ve bu adam bizim ülkede albüm yapıp nete verse forumlarda ''Kardeş beatler on numara, ellerine sağlık'' tezahüratlarıyla karşılanır. “Chandelier” albümü bana kalırsa kendisinin şu an en tepe noktası. Albümün en güzel yanı da albüme vokalleriyle eşlik eden isimlerin hepsinin kendi tarzlarına direk oturan altyapılar üzerine hünerlerini sergilemeleri. Zaten tabanda birbirlerine çok yakın tarzları olan “Alternative Hiphop”, “Indie Rap”, “Experimental hiphop”, Underground Hiphop” icra eden isimlerin toplandığı bir albüm. Nomad, Epic, Noah23, Sadat X, Ceschi, Josh Martinez, Moka Only, Cam The Wizzard, Kirby Criddle, Kirby Dominant isimlerinin eşlik ettiği “Chandelier” albümü 2008 senesinin es geçilmemesi gereken albümlerinden.
Myspace: www.myspace.com/factor3
Sabac Red - The Ritual
Sen ne gönlü güzel adamsın Sabac Red! Non-Phixion dağıldıktan sonra en çok Sabac Red tarafından işleri düşününce üzülmüştüm. Nedense çok sessiz kalacak, eskisi kadar sesini soluğunu duyamayacağız gibi gelmişti. Öyle olmadı, iyi ki de olmadı. “The Ritual” öyle bir geldi ki gönüllere su serpti. Sorunlardan yakınmak, sürekli sızlanmak, hiçbir çözüm ya da öneri getirmeden saatlerce dert anlatmak Sabac Red'in işi olmadı hiçbir zaman. Geçti mikrofonun başına neyse meramı anlattı, sorunları gösterdi, öneriler getirdi bir şeylerin düzelmesi için. Yetmedi, organizasyonlara katıldı, birçok yardım organizasyonu için ter döktü. Somut manada işlerin düzelmesi için çalışan hakiki bir aktivist, çok iyi bir MC. “The Ritual”, de bir o kadar güzel albüm. Sabac Red'in ilk solo albümü “Sabacolypse” o kadar güzel albümdü ki insan “The Ritual” öncesi ister istemez “daha iyisi nasıl olacak” diye düşünüyordu. Bence en az “Sabacolypse” kadar kaliteli bir albüm “The Ritual”. “The Commitment”, “As Children Cry”, “Death & Destiny”, “The Ritual”, “Viva Boricua”, “The Life I Live” şu an için dikkatimi en çok çeken şarkılar. Sabac Red kadar bu albümde prodüktörlerin de ellerini öpmek lazım. Snowgoons, Skammadix, Sick Nature, Blue Sky Black Death albüm için çok kritik rol oynamışlar. Albümün yanında bir de DVD piyasaya sürüldü. Hangi şarkıydı şu an hatırlamıyorum ama bir şarkının kaydı esnasında çekilen görüntüler vardı ve hakikaten bu adamın işini nasıl kalpten yaptığına dair en güzel izlenimi orada aldım. Kayıt kabinindeki bayan sanatçıyla olan diyalogları da izleyince güzel albümlerin kolay kolay ortaya çıkmadığına bir kez daha inandım. Sabac Red geleneği bu albümde de bozmamış, olana bitene, hayatın geneline sessiz kalmamış. Bunu yaparken de ortaya en az “Sabacolypse” kadar güzel bir albüm çıkarmayı da ihmal etmemiş.
Myspace: www.myspace.com/sabac
Why – Alopecia
Anticon'dan en çok sevdiğim isim Why. Kimisi için Anticon'un adını duymak bile dudak büktürür, kimisi de hastasıdır oradan çıkan işlerin. Artık bunlar herkesin kendi bileceği iş. Şimdi burada tartışmanın lüzumu yok ama eğer bu adamların müzikle ya da Hiphop ile ne alakaları var denirse tartışmaya dahil olurum. Artık 90'lı yılların başında değiliz ya da ne bileyim türlerin kısıtlı olduğu, sürekli aynı şeylerin evrilip çevrilip anlatıldığı dönemlerde değiliz. Bu olay sürekli değişiyor, birçok yazıda bundan bahsettik. Anticon da bu değişimin öncü ekiplerinden ve buradan çıkan işler tabiki alışık olunan Hiphop kalıbında olmayacak. İşte Why dinlerken hep bunu bilip dinledim. Adam Anticon'un tamamından farklı yerde bana göre. Envai çeşit tür barındırıyor müziği. “Indie”, “Folk”, “Avant-Hiphop” vesaire... Bunu yaparken cıvımadan yapmak, farklı bir şeyler yaparken cılkını çıkartmamak asıl taktire şayan olan. “Elephant Eyelash” albümünde esen havanın çok benzeri, sadece biraz daha karanlık diye tabir edebileceğimiz bir kesiti var “Alopecia” albümünde. Vokallerde de kulağa yansıyan çok abes değişiklikler yok. Eğer biraz da alışık olunandan farklı şeyler dinlenmek istenirse Why'ın “Alopecia” albümü en güzel önerilerden biri.
Myspace: www.myspace.com/whyanticon
Vast Aire - Dueces Wild
Kelime oyunları, doğuştan nasip olmuş olması muhtemel bir kafiye üretme yeteneği, şakayı elden bırakmayan üslup, gayet rahat, kendine güvenen vokaller demek yeterli herhalde Vast Aire mevzu bahis olunca. “Dueces Wild” Haziran ayının sonlarında çıkan bir albüm. İlk çıktığı zaman çok fazla dinlememişim gözden kaçmış. Sonradan Sadistik albümündeki performansını görünce aklıma geldi, dinledim bolca ve her zaman şaşıracağım Vast Aire vokalleri duyduğumda. İlk dinlediğim zamandan beri sürekli ne kadar rahat adam mikrofon başında dedim durdum. Sadece rahatlık da değil aslında mevzu. Elindeki beatlere çok hakim, sesinin nasıl işine yarayacağını, sesinde bir iki ufak oynama yaparak neler yapabileceğini biliyor. Buna ilaveten ''I am not a rapper, I just talk a lot'' diyebilecek kadar insanı kendine çeken, içinde birazcık vurdumduymazlık barındıran bir üslubu var. Bizim buralarda ne kadar sevilir, ne kadar dikkat çeker bilemem ama dinlemekte fayda var.
Myspace: www.myspace.com/vastaireofcanox
Akrobatik (of Perceptionists) - Absolute Value
Daha önceden sitemizde tanıtma fırsatı bulduğumuz Akrobatik de 2008 yılını boş geçmeyenlerden. “Fat Beat Records” etiketiyle piyasaya çıkan albümde hem prodüktör olarak, hem de MC olarak birçok isim karşımıza çıkıyor. Özellikle albüme vokalleriyle katılan isimlerden bahsetmek isterim ki o zaman karşımıza Public Enemy'den bildiğimiz efsane isim Chuck D, Cypress Hill'den B-Real, Talib Kweli, Mr Lif gibi isimler çıkar. Albüme katkıda bulunan prodüktörlerse 9th Wonder, iLL Mind, J-Zone, Jay Dee gibi işinin ehli isimler. Underground Hiphop mevzusunda senelerdir boy gösteren, grubu The Perceptionists ile yaptıkları 2005 yılında yayınlanan “Black Dialogue” albümü “Rolling Stone” tarafından yılın en iyi elli albümü arasında seçilen Akrobatik için 2008 müzikal manada güzel geçti diyebiliriz.
Myspace: www.myspace.com/therealakrobatik
DL Incognito - A Captured Moment In Life
Bu zamana kadar DL Incognito hakkında bir şeyler yazamadık siteye. 2008 toplu dosya olayı vesile oldu ondan bahsetmek için. Kendisi hem prodüktör hem de MC, ayrıca “Nine Planets Hiphop” adında bir de şirketi var ve kendi albümleri de bu şirketten yayınlanıyor. DL Incognito'nun son albümü “A Captured Moment In Life” diğer albümleri kadar el üstünde tutulmamış olabilir ama bana kalırsa bu albüm de güzel albüm. Kabul, diğerleri kadar değil ama bu albüm de kendi içersinde ele alındığı zaman gayet güzel bir albüm. Çok akıcı flowları var, kulak da tırmalamıyor bir yerden sonra, vokale gayet uygun altyapılar, yerinde kullanılan scratch’lerle süslenince misler gibi albüm çıkıyor ortaya. Lirikal manada da ilk albümlerine göre daha geniş bir çeşitlilik var. Kimi zaman politik mevzularla, kimi zaman laçkalaşmaya ve iyiden iyiye ticarileşmeye başlayan Hiphop’la, kimi zaman da herhangi bir insanın yaşadığı günlük sıkıntılarla karşımıza çıkıyor. Dinleyeni pişman etmeyecek albümlerden biri.
Myspace: www.myspace.com/dlincognito
The Roots - Rising Down
Aslında, “çok büyük grup” yazıp bırakmak lazım ama madem bir dosya yaptık yazacağız artık kısa bir şeyler. Grubun sekizinci stüdyo albümü “Rising Down”, Common, Mos Def, Saigon, Talib Kweli, Styles P ise albüme konuk olan sanatçılardan bazıları. “Def Jam” tarafından piyasaya sürülen albüm diğer The Roots albümleri gibi yine canlı enstrümanlar içeriyor. Bu zamana kadar hangi türde hangi müziği icra ederse etsin birçok gruba esin kaynağı olmuş, Alternative Hiphop'ın öncü isimlerinin son albümünü dinlemeden geçmeyelim. Grup hakkında yalan yanlış bir şeyler yazarım korkusuyla hiçbir şekilde albümün içeriğine bulaşmadan Rising Down hakkında söyleyeceklerimi bitiriyorum.
Myspace: www.myspace.com/theroots
Gnarls Barkley - The Odd Couple
Danger Mouse ve Cee-Lo Green ikilisi 2006 yılında yayınlanan “St.Elsewhere” albümüyle tozu dumana katmış fırtına gibi esmişlerdi. Müzik seven herkes bir şekilde ulaşmıştı Gnarls Barkley albümüne. İkili bu albümden sonra boş durmadı ve yeni albümleri “The Odd Couple” Mart ayı içerisinde Atlantic Records tarafından piyasaya sürüldü. Galiba bu ikinci albüm ilk albüme göre biraz daha arka planda kaldı. İlk albümde esen fırtına şu ana kadar esmedi ama çok net şekilde derim bu albümün ilk albüme göre öyle ahım şahım bir eksiğinin olmadığını. “She Knows”, “No Time Soon”, “Neighbours”, “A Little Better”, “Going On”, “Who's Gonna Save My Soul” gayet güzel şarkılar. İlk albümde yaratılan sound bu albümde de boy gösteriyor ve vokallerde de ilk albüm minvalinde şeyler duymak mümkün. “St.Elsewhere” gibi bir albüm yapmak çok güzel bir şey olsa gerek ama sonradan başka bir albüme başlarken bu albümün yükünü hala hissetmek, onun altında kalmayacak bir albüm yapmaya çalışmak da bir o kadar darlayıcı olsa gerek. Gnarls Barkley bu yükün altından kalkmış gibi gözüküyor ama ilklerin tadı her zaman ayrı olacağı için birçok kişi “St.Elsewhere” albümünü daha çok el üstünde tutabilir, doğaldır. Sonuçta “Star Wars”tan, “Clockwork Orange”dan fırlamış kostümleriyle onlar uzun bir süre turlayacaklar ve eminim “The Odd Couple” da hakkını alacaktır.
Myspace: www.myspace.com/gnarlsbarkley
Outerspace-God's Fury
Herkesin Jedi Mind Tricks'ten beklediğini galiba onlar yaptı. Şimdi kendi kendime de soruyorum böyle söylemek abes mi oluyor diye ama yok hayır. Hakkı verilmeli bu albümün hem de en köküne kadar. “Blood Brothers” şahane albümdü. Sadece piyasaya çıktığı dönem için değil, hala daha korur tazeliğini. Bu sene içerisinde AOTP'den çok fazla kişinin albümü çıktı, onlardan da bahsedeceğiz zaten. AOTP'den çıkacak albümler içerisinde sanırsam birçok kişi Jedi Mind Tricks albümünü daha çok merak ediyordu. Bu haklı bir meraktı sonuçta Jedi Mind Tricks “Underground Hiphop” olayının yeni yeni tanınmaya başlandığı ülkelerde bile birçok kişinin tanıdığı, hastası olduğu bir grup. Gel gelelim bu senenin AOTP'den çıkan albümleri içerisinde bir tanesi vardı ki galiba bu kadar güzel olacağını çok fazla kişi tahmin etmemişti. AOTP'nin şahsına münhasır bir havası var. Hiphop dünyasında birçok kişiyi müzikal manada etkilemiştir ama son dönemde AOTP'den çok etkilendiği belli olan o kadar çok grup, MC çıktı ki, artık AOTP'den bir şeyler duymak bile eskisi kadar dinleyeni ihya etmedi. Çünkü bir sorun vardı ortada, tek başına ele alındığı zaman güzel bir albüm olan “The Ritual Of Battle”dan beri başlayan dengesiz bir sound yayılımı gibi bir sorun vardı ya da biz çok alıştık o tipik JMT sounduna. Sürekli gürül gürül vokallerin olduğu, sürekli sert diye adlandırılabilecek altyapıların olduğu şarkılar bir yerden sonra eski havayı arattı. İşte Outerspace'in “God's Fury” albümünün güzelliği buradan geliyor. Sanki Crypt ve Planetary bir akşam demlenirken kendi aralarında ''bırak arkadaş, kendimizi sıyıralım, işimize, ekmeğimize bakalım'' diyip girmişler stüdyoya, “Blood Brothers” albümünde bıraktıkları yerden devam etmişler. Üst satırlarda bahsettiğimiz sound yayılımı sorunu kesinlikle “God's Fury” albümünde yok. Çok güzel şekilde bir dağılım söz konusu, tıpkı AOTP'nin “Torture Papers” albümünde olduğu gibi. Vokalleri çok da hırçın bir Vinnie Paz cazgırlığında olmayan Crypt, Planetary ikilisi altyapıların arasına yılan gibi süzülmüşler, alınlarının akıyla işlerini layığıyla yapmışlar. Lyrical manada çok fazla politik, toplumsal mevzulara girmeden, klasik battle rap olayını da yaşatmadan daha çok duygusal içerikte yazılmış sözler hakim albümde. Crypt'in otistik çocuğu için yazılmış “Nicko”, “What The Future Holds”, Reef The Lost Cauze düetinin yer aldığı “Lost Battles”, “American Me”, “Our Father”, Vinnie Paz'in eşlik ettiği “The Killing Fields” şarkıları albümün öne çıkan parçaları.
Myspace: www.myspace.com/outerspaceqd
Cecil Otter - Rebel Yellow
Arkadaş tavsiyesi albümler genelde güzel çıkıyor benim açımdan. “Rebel Yellow” da öyle oldu. Doomtree tayfası dikkatli araştırılmayı, sürekli takip edilmeyi gerektiren bir tayfa. Bu zamana kadar P.O.S ve Dessa dışında pek fazla kişiyi bilmezdim Doomtree'den (benim eşşekliğim). Bu isimlere “Rebel Yellow” albümüyle Cecil Otter da eklendi. Cecil Otter, Minnesota çıkışlı bir MC, prodüktör. Bir MC'nin kendi altyapılarını kendisinin yapabilmesi avantaj getirir mi bilemiyorum ancak Cecil Otter, “Rebel Yellow” albümünde güzel estirmiş. Patrick Taylor adında bir eleştirmen albüm hakkında çok iddialı laflar etmiş. Misal,''Eğer Cecil Otter sizin hiphop tanımınıza uymuyorsa, sözlüğünüzü kontrol etmelisiniz''. Patrick Taylor ahkam keser gibi gözükse de doğru demiş. Müzik hakkında hiçbir zaman kesin çizgiler belirlememekte fayda var hele ki Hiphop tabanlı bir şeylerden bahsediyorsak. “Sufficiently Breathless”, “1999” şarkılarını özellikle öneriyor ve ''They were trained to kill all silence, And I ain't gonna leave till the hills close their eyes'' sözlerine selam ediyorum.
Myspace: www.myspace.com/CECILOTTER80
Gym Class Heroes - The Quilt
Ne de güzel estirmişlerdi 2004 senesinde çıkarttıkları “The Papercut Chronicles” albümünde. İnsanın yüzüne renk geliyordu dinledikçe... Canlı enstrüman kullanmanın ne kadar büyük önem taşıdığını, müziği nasıl renklendirdiğini, çeşitlendirdiğini görmüştük. Özellikle “The Papercut Chronicles” albümünden sonra çok fazla tanınmaya başladılar. Bir alışveriş merkezinde dolanırken, rast gele açtığımız bir radyo kanalında falan denk gelir hale gelmiştik. Sorun falan değil bu,o sebeple söylemiyorum. Sadece “The Papercut Chronicles” sonrası bana artık çok çekici gelmemeye başladı grup. O albümdeki tazelik, samimiyet, konuların daldan dala atlaması gibi olayları 2006 yılında yayınladıkları “As Cruel As School Children” albümünde göremedim. Tamam kabul, Travis'in vokalleri daha güzelleşmişti ama toplamda ortaya çıkan kesinlikle eskiyi arattı. Bu sene yayınlanan “The Quilt” albümü, “As Cruel As School Children”dan çok daha iyi. “Like Father Like Son”, “Live A Little”, “Live Forever”, “Home”, “No Place To Run”, “Coming Clean” şarkıları “The Papercut Chronicles” albümündeki hissiyatı andırdı. Hit diye anılacak şarkılarından ziyade samimiyetin paçalardan aktığı şarkılar yapmalarını her zaman tercih ettiğim, kendilerini çok da fazla ciddiye almayan, neşeli bir görüntü sergileyen Gym Class Heroes grubu benim açımdan 2008'de toparlamayı bildi. (Çok da umurlarında sanki benim açım)
Myspace: www.myspace.com/gymclassheroes
The Gigantics - Die Already
The Gigantics, Grayskul'dan tanıdığımız Onry Ozzborn öncülüğünde kurulmuş beş kişilik bir ekip. İki yıllık çalışmanın ardından ilk albümleri “Die Already” ortaya çıktı. Albümü gören herkesin ilk başta ilgisini çeken muhtemelen albümde yer alan konuk sanatçılar ve sayılarının fazla oluşu. Albümde elli üç tane farklı ses duyuyoruz. Albümde yer alan isimlerden bazılarını sayarsak Aesop Rock, 2Mex, Pigeon John, P.O.S, Murs, Mr.Lif, Swollen Members, Azrael, Coley Cole, JFK, Sleep gibi isimler karşımıza çıkıyor. Liste gerçekten çok uzun, en çok bilineceğini düşündüğüm isimleri yazdım. Toplama albüm gibi bir görüntüsü olmasına rağmen, birçok yerde belirtildiği üzere kesinlikle bir toplama albüm değil. “Die Already” hazmedilmesi için çok emek harcanması gereken bir albüm.
Myspace: www.myspace.com/thegiganticsdiealready
Jedi Mind Tricks - A History Of Violence
Yazıya başlamadan evvel -önceden de baktığım gibi- albüm hakkında yapılan yorumlara falan bakayım dedim. Birçok sitede insanlar birbirine girmiş valla. Albüm dinleyenleri ikiye bölmüş gibi bir hava var belli hususlarda ama sanırsam birçok kişinin ortak paydada buluştuğu bir nokta var ki o da “A History Of Violence” albümünün beklenilen kadar iyi olmadığı, hatta eskiyi çok arattığı. Kimisi demiş Stoupe kendini harcıyor senelerdir, kimisi demiş Jus Allah ortalama bir MC bile değil, kimisi demiş toprak olana kadar JMT aşığıyım ama bu albüm tarihlerinin en kötü albümü. Koskaca Jedi Mind Tricks bunları duyuyorsa ortada ciddi manada sorun var demektir. Albümü dinlemeden bile bu sonuca ulaşabilirsiniz. Jedi Mind Tricks kimisi için Stoupe ve beatleri demektir, kimisi için cazgır vokalleriyle Vinnie Paz demektir. Kimisiyse bu tip ayrımlara girmeyip grubu komple değerlendirir ki bana kalırsa da sağlıklı olanı budur. Şu bir gerçek ki Jedi Mind Tricks yarın bir gün hani olur da değil kendi tarihlerinin, Hiphop tarihinin en kötü albümünü yapsa bile her zaman çok büyük, çok mühim bir grup olarak anılacak Hiphop dünyasında. Fakat bu kimsenin müzikleri hakkında olumsuz görüş bildiremeyeceği, ne üretirlerse üretsinler sürekli övülecekleri anlamına gelmez. Jedi Mind Tricks ilk albümlerinden beri sürekli daha kaliteli işler üreten, her albümde çıtayı yükselten bir grup. 2004 yılında yayınlanan “Legacy Of Blood gibi enfes bir albümden sonra bile 2006 yılında çıkarttıkları “Servants In Heaven, Kings In Hell” albümüyle yine tüm dinleyenleri mest etmeyi başardılar. Birçok kişi eski albümleri falan hesaba katmadan “Servants In Heaven, Kings In Hell” albümünü bağrına bastı. Uzun zamandır beklenen “A History Of Violence” albümündeyse işler değişti dinleyenler açısından. Gördüğüm kadarıyla hem Türkiye'de hem de diğer ülkelerde albüm çok güzel tepkilerle karşılanmadı. Grup Jedi Mind Tricks olunca insan çok abes beklentilere giriyor, girmekten de çekinmiyor çünkü adamlar sürekli bir önceki albüm ne kadar iyiyse en az o kadar iyi bir albüme imza atmayı başarıyorlar. Bu sefer gelenek bozulmuş gibi gözüküyor. Bu albüm ne bir “Violent By Design” ne de “Visions Of Gandhi”. Stoupe yapacağını yapmış buna denecek laf yok, özellikle Interlude performansları hakikaten cillop gibi. Dj Kwestion da gayet başarılı, Jedi Mind Tricks için her geçen daha önemli bir işleve sahip oluyor. Yeniden Jus Allah ile bir JMT albümünde karşılaşacak olmak bizleri inceden inceye heyecanlandırmıştı albüm çıkmadan önce. Ama albüme baktığımız zaman sanki çok abes bir katkısı yok. Düetlerde de daha farklı isimler olabilirdi. Demoz, son AOTP albümünde ampul gibi parlamıştı ama bu albümde bana göre yer aldığı şarkılardaki altyapıların onun tarzına çok oturmaması sebebiyle beklediğim etkiyi gösterememiş. Bu albümün en büyük eksiği bünyesinde bir “Blood In Blood Out”, “Heavy Metal Kings”, “Put Em In The Grave”, “Heavenly Divine”, “Rise Of The Machines” minvalinde şarkıların yer almaması. Bu albümde yok mu güzel şarkı? Kesinlikle var. ”Monlith”, “Trail Of Lies”, “Godflesh”, “Butcher Knife Bloodbath”, “Death Messiah” kesinlikle güzel şarkılar. Buna denecek laf yok ama işte bu şarkılar bir “Blood In Blood Out”, bir “Heavy Metal Kings” derecesinde etki uyandıran şarkılar değil bence. Sonuç olarak albüm beklediğimiz gibi değil. Diğer JMT albümlerinden ayrı düşündüğümüz zaman güzel bir albüm elimizdeki ama kıyaslamaya girince ister istemez beklediğimizin altında olduğunu düşünüyoruz. Ne olursa olsun yine de dinletiyorlar kendilerini. İnsan sırf bu zamana kadar yaptıkları işleri düşünce bir seferlik de böyle oluversin, o kadar da lükse sahipler diyor.
Myspace: www.myspace.com/jedimindtricks
iLL Bill - The Hour Of Reprisal
Non-Phixion miladını doldurduktan sonra iLL Bill sanki bunu bekliyormuş gibi başladı üretmeye. Önce yeni grubu La Coka Nostra ile taze bir başlangıç yaptı, sonrasında “Black Metal” geldi. Genel olarak Hiphop tabanlı işler dinleyen ama arkadaşları “Black Metal”, “Death Metal”, “Hardcore”, “Punk”, “Screamo” tarzlarında şeyler dinleyen biri olmaktan kaynaklı olsa gerek her zaman sevmişimdir “Rapcore”, “Death Rap” tarzlarındaki işleri. Herhangi bir Rap albümünde distortion duymak genelde güzel gelmiştir bana ama “Black Metal”de iLL Bill cidden çok abartmıştı işi. Sürekli vokalleri boğan distortionlar, insana bir yerden sonra bıkkınlık veren gürül gürül vokaller, soundlar hakimdi “Black Metal”de. Fakat “The Hour Of Reprisal” tam aksine dengeyi tutturmuş bir albüm olmuş. Her şey kullanılması gerektiği şekilde kullanılmış, albüme hakim olan sertlik her anlamda yerli yerinde olmuş. Hani böyle olsun canımı yesin dedirten şekilde. Şahsi olarak “Black Metal”de abartı bulduğum noktaların bu albümün içine yerli yerinde serpilmesi albümü sevmemdeki en önemli nokta oldu. Bu albümün asıl kritiğini albüm çıktığı zaman büyük şevkle yazmıştım ama nasıl olduğunu anlayamadığım şekilde yazı silindi gitti. O yazıda lyrical içerikten de bahsetmiştim. Herhangi bir MC'nin müzikal zevklerinden bahsettiği, müziğe başlamadan etkilendiği isimleri, albümleri saygıyla andığı sözleri daha merakla dinlemişimdir. “The Hour Of Reprisal” albümünde de iLL Bill bunu yapmış, skor tabelasına bir artı daha yazdırmış. Yazılması gereken diğer albümleri de düşünerek “The Hour Of Reprisal” hakkında yazacaklarımı burada bitiriyorum. (Eski yazı bir yerlerden çıkarsa direk foruma koyacam inşallah) Senden korkuyorum iLL Bill, gece yolda karşılaşsak yolumu değiştiririm, hemen kaçızlarım.
Myspace: www.myspace.com/illbill
Scholarman - Soul Purpose
Soul Purpose, Scholarman'in üçüncü albümü. 2008'in ocak ayında “Soganic Music” etiketiyle piyasaya sürüldü. Kendisi hem bir MC hem de prodüktör ve genellikle sosyal içerikli sözler yazan bir kimse. Belli başlı sitelerdeki yazarlar, kendisinin sözlerini KRS-One, Chuck D gibi mühim isimlerle kıyaslıyorlar. Scholarman sadece vokallerinde, sözlerinde sergilediği hünerler sebebiyle övülmemiş, bir prodüktör olarak da övgüler almış. “1 Man,1 Soul Purpose” “Correct-ION”, “Fly”, “Claim Heavens” özellikle dinlenesi şarkılar. ''No matter what your race, skin tone or your state, We all got a birth, indeed death date, we wake to the same sun, sleep to the same moon, a greater change gon' come, yes it's real soon'' diyen bir insanın albümünü dinlemekte bana kalırsa fayda var. Bu senenin arka planda kalmış gibi gözüken, güzel albümlerinden biri “Soul Purpose”.
Myspace: www.myspace.com/scholarmantheofficial
East Coast Avengers - Prison Planet
Bu albümü zamanında keşke yazabileydik siteye... Tıpkı Ariano albümünden bahsederken söylediğim gibi böyle sessiz sedasız, kendi halinde yayınlanan cillop gibi albümlerin ayrı hastasıyım. Birkaç gündür bu dosya ile uğraşıyorum ve bu akşam artık kafa iyiden iyiye ambalaj olma yolunda ilerliyor ama böyle güzel albüm hatrına kötü bile yazılacak olsa (büyük ihtimalle de öyle olacak) bir şeyler yazmak lazım. “Boosh Magazine”den Adam Seidel ''Meet The 2008 Version Of NWA'' başlığını kullanmış East Coast Avengers'dan bahsederken. Bu çok dikkat çekici bir başlık. Dikkat çekici olduğu kadar da gayet yerinde bir başlık, tespit. NWA zamanında yaptığı politik şarkılarla nasıl ortalığı kasıp kavurduysa, kimilerinin rahatını bozup onları telaşlandırdıysa aynen East Coast Avengers da bunu yapıyor. NWA kadar ses duyuramayabilirler ama niyet belli. Esoteric, DC The Midi Alien, Trademarc üçlüsünden oluşan grup, Ekim ayı içerisinde ilk albümleri “Prison Planet”ı “Brick Records” etiketiyle yayınladı. Kendi başıma bir liste yapsam bu senenin en iyi Underground albümleri içerisinde kesinlikle ilk beşte en fiyakalı yeri alır bu albüm. Herhangi bir kaygı gütmeden, efendi gibi laflarını sokmuşlar. Bunu yaparken de o sağlam lyrical temaların hakkını verecek enfes altyapılar kullanılınca gel de dinleme, gel de önerme bu albümü. Grup elemanlarından Trademarc'ın dediğine göre grup Hiphop dünyasının efsane isimlerinden birinin eşliğinde en azından iki albüm daha yapacakmış. Sevindirici bir haber haliyle. Herhangi bir şarkı öneremeyeceğim zira cidden tüm albümü yazmak gerekecek. “Kill Bill O'Reilly” şarkısına bir de klip çekilmiş. (giydir babam giydir) Sözün özü eğer bu müziğin dikkat çekip, ses getiren, kitleleri peşinden sürükleyen bir müzik olması isteniyorsa bu hatun miktarının tavana vurduğu kliplerle, araba jantının markasından bahsedilen şarkılarla değil tıpkı East Coast Avengers'ın yaptığı gibi yaşadığı dünyadan haberi olan, harbici hayatın ne olduğunu anlatan, haysiyeti elden bırakmayan şarkılar yaparak olur.
Myspace: www.myspace.com/eastcoastavengers
Milano - Sidewalk Stories
Milano ismini duymuştum ama hakkında öyle çok fazla şey bildiğim yoktu. Az sonra kısa şekilde bahsedeceğimiz albümü vesilesiyle biraz kurcaladım, Milano hakkında bir şeyler öğreneyim diye. Milano Hiphop peşinde baya yollar aşındırmış, o Battle senin bu Battle benim taban tepmiş fazlasıyla. Bir gün “Big Punisher” efsanesiyle kapışmışlar, Milano kapışmayı kazanmış ve sonrasında Big Pun ile beraber “Where Ya At?” gibisinden efsane bir şarkı kaydetmişler. Ne kapışmayı bilirim ne Milano'nun sokakları arşınladığı günleri ama “Affluent Records”tan çıkan “Sidewalk Stories” için güzel bir albüm diye rahat şekilde derim. Başta “The Ladder”, “Holy Trinity II”, ”How U” olmak üzere bence güzel bir albüm.
Myspace: www.myspace.com/milanoconstantine
King Syze - The Labor Union
AOTP'den yığınla albüm çıkan bir sene içerisinde King Syze'ın albümü pek konuşulmadı gibi. Neyle karşılaşacağını bilenler, abes beklentiler içerisine girmeyenler için güzel albüm. Kestirip atılmazsa, bir iki tur dinledikten sonra bırakılmazsa uzun zaman dinlenir. Sürekli albüm çıkan bir dönemde arada kaynayıp gitme ihtimali de var, olsun fark etmez. Albümü seven tutar yularından uzan seneler dinler. Şöyle bir bakınca “The Best”, “Cement Work”, “Mayhem”, “And Now”, “Reality Check” hiç de hafife alınmayacak gayet güzel şarkılar. “And Now” şarkısında Vinnie Paz'in özellikle sözlere dikkat etmek lazım. Çok konuşulmasa da, çok dillenmese de hakkı verilmesi gereken güzel bir albüm “The Labor Union”.
Myspace: www.myspace.com/kingsyze
Immortal Technique - The 3rd World
Dünya değişecekse, daha güzel bir yer haline gelebilecekse yarın öbür gün buna şüphesiz müziğin, sinemanın, edebiyatın kısacası komple sanatın büyük katkısı olacak. Underground Hiphop dinlemeye başlarken birçok kişinin karşısına çıkan ilk isimlerden bir tanesi Immortal Technique. “Revolutionary Vol. 1, Vol. 2” albümleri o kadar güzeldiler ki hala tadı damağımda. Underground Hiphop dünyasını keşfedeceğim diye debelenirken böyle albümlere denk gelmek, geldikçe şaşırmak, ağzı açık albüm dinlemeyle sonuçlanıyordu. Açık konuşayım ben bu albümün sözlerine doğru düzgün bakma fırsatı bulamadım, albüm ilk çıktığı zaman üstün körü bir dinleyip ufak bir hayal kırıklığı yaşamıştım. Immortal Technique değildi beni hayal kırıklığına uğratan, o yine gürlemeyi bilmiş, sorun onda değil. Adam her zamanki gibi güzel vokal performansı göstermiş, üstüne düşeni yapmış. Ancak bana kalırsa bu albümün soundu bizim diğer Immortal Technique albümlerinde duyduklarımızdan çok farklı. Bir sitede okuduğum kadarıyla Dj Green Lantern, Shady Records'un eski Dj imiş. Şimdi Shady Records demek Mainstrem Hiphop için ne demek anlatmaya çok lüzum yok. Belki de şahsen benim bu albüme çok fazla ısınamamış olmamın sebeplerinden birisi bu. Ben o tipik Underground Hiphop soundu üzerine gürleyen, kızan, söven, kışkırtan Immortal Technique duymaya alıştığım için galiba “The 3rd World” bana “Revolutionary Vol. 1, Vol. 2” gibi o kadar da etkileyici gelmedi. Immortal Technique performansı tek başına düşünüldüğü zaman sonuna kadar tamam olmuş ama albüm hakkında komple konuşursam eskiyi arattı. Sözleri adamakıllı çözüp yorumu bir de o zaman yapmakta fayda var diyip “The 3rd World” hakkında söyleyeceklerimi şimdilik bitiriyorum.
Myspace: www.myspace.com/immortaltechnique
Reef The Lost Cauze - A Vicious Cycle
Kambersiz düğün olur mu? Olmaz. Reef altta kalır mı? Kalmaz. AOTP'den patır patır albüm çıkan bir sene, Fotomaç üslubunda konuşursak: “AOTP'nin her geçen gün yıldızı daha da parlayan ismi Reef The Lost Cauze da boş geçmedi ve A Vicious Cycle albümüyle çıktı görücüye.” Çıktı da sorun şudur ki ben şu zamana kadar onca harala gürele içinde bir iki tur dışında dinleyemedim albümü. “Niye yazıyorsun arkadaşım o zaman” diye bir soru gelirse haklı bulurum ama “bu senenin beklenen albümlerinden olduğu için bir şekilde dosyada ismi geçsin istedim” diye de bir cevap veririm. Dediğim gibi albüm hakkında diyebileceğim çok fazla şey yok “I Wonder”, “Get It? Got It? Good”, “Amnesia”, “Bad Lieutenant” adlı şarkıların yüzeysel dinlenildiği zaman dikkat çekici olduğu dışında. Bir de tahmin ettiğim bir kılıkla çıkmadı albüm karşıma. Yani sound olarak daha başka beklemiştim. Yine de bir iki dinleyişle burada hiçbir şekilde ahkam kesmek istemem ama albümü dinlememiş, ileride dinleyecek arkadaşlar o tipik AOTP soundunu beklemesinler.
Myspace: www.myspace.com/reefthelostcauze
Nas - Untitled
2008 dosyasında bahsedeceğimiz son albüm. Dünya çapında merakla beklenen, yayınlandıktan sonra da bir o kadar beğenilen bir albüm. Albümün ilk başta “Niggger” adı altında çıkması planlanmış ancak yasal sebeplerden dolayı problemler ortaya çıkınca yeni bir albüm adı bulmaktansa “Untitled” diye bir albüm adı çıkmış ortaya. “Untitled” Nas'ın dokuzuncu stüdyo albümü, “Def Jam Records”dan piyasaya sürüldü. Kanımca Nas'ın en yoğun kıvamda sosyal bilinçle hareket ettiği albümü. Sanki daha olgun, daha mesaj verme çabası içerisinde diğer albümlerine nazaran. ''Be Resistance, No Matter What colur you are'' diyerekten zaten niyetini, amacını ortaya koymuş Nas. Cidden bu kadar sosyal içerikli bir albüm beklentisinde değildim. O sebeple sevdiğim bir albüm oldu. Uzun zamandır Mainstream'den bu kadar sağlam içerikli, para kazanmaktan ziyade yapılması gereken diğer işlerin de olduğunu hesaba katan bir albüm şahsi olarak dinlememiştim. “N.I.*.*.E.R”, “Fried Chicken”, “BreatheYou Can't Stop Us Now”, “America” benim en çok hoşuma giden şarkılar oldu. Mainstream Hiphop dünyasından daha çok böyle albümler görmek dileğiyle.
Myspace: www.myspace.com/nas
Arkadaşlar benden bu kadar... Yazının en başında dediğim gibi koca bir sene geçti ve yığınla albüm vardı haliyle hepsini yazamadık. Özellikle Mainstream'den çıkan albümleri çok fazla irdeleyemedik çünkü bu zamana kadar “Underground Hiphop” ağırlıklı olan “World Rap” kısmının içeriği doğrultusunda hareket etmek en sağlıklı olanıydı. “Burada bahsedilmemiş albümler iyi albümler değildir” gibi bir şey yok ortada. Bu dosyada bahsedilen albümler herhangi bir sıralamaya göre yazılmadı, yani birbirleriyle kıyaslanmadan, yarıştırılmadan sadece kendileri olarak yer aldılar. Birçok yazarın 2008'in en iyi albümlerine imza atan isimler listesinde yer alan Q-Tip, Elzhi, Ice Cube, Murs, Scarface, N.E.R.D, GZA, Black Milk, Jake One, Verbal Kent başta olmak üzere yer veremediğimiz belli isimler oldu ama yazının başında belirtildiği gibi burada ismi geçmemiş albümleri forumda gündeme getirirsek çok geniş bir 2008 değerlendirmesine ulaşabiliriz. Birçoğumuz için de faydalı olur bunu yapmak, gözümüzden kaçan isimler varsa, üzerinden çok zaman geçmeden dinleme şansımız olur. 2009 yılında da en az bu seneki gibi güzel albümler dinlemek dileğiyle, herkese iyi seneler...
Yazar: Onur İnal